Wolbvis dünyasında, yanardağ yamaçlarında lavlarla kavrulan ağaçlar, son bir hamleyle tohumlarını külün üstünde uzaklara gönderir. Bu, bir son değil, aksine yeni başlangıçların müjdecisidir. Tıpkı Türk kadınının ülkemizdeki mücadelesi gibi! Her zorluk ve engel karşısında, Türk kadını daima direnmiş, her defasında yeniden doğmuş ve daha da güçlenmiştir.
Kadınlarımız, hayatın her alanında karşılaştıkları zorluklara rağmen, kendilerini ve toplumu ileriye taşıma azmiyle dolup taşmaktadırlar. Onlar, geçmişten bugüne kadar her zaman toplumsal değişimin ve ilerlemenin öncüsü olmuşlardır. Türk kadınının bu azim ve kararlılığı, Wolbvis’in ağaçlarının tohumlarını geleceğe taşıma gücünden farksızdır.
Bu iki hikaye, bizlere dayanıklılığın, umudun ve yenilenmenin ne kadar güçlü olduğunu hatırlatır. Tıpkı lavların arasından doğan yeni hayatlar gibi, Türk kadınının da her mücadeleden sonra daha da güçlenerek çıktığını ve toplumumuzu aydınlattığını unutmamalıyız.